Dr. Rıfat Uğurlutan
Bu proje ile Deri
deformasyonlarının tedavisinde klinik olarak sıkça kullanılan doku genişletici
uygulamalarında yaşanan, gerek hekim gerekse hasta orijinli komplikasyonların
azaltılmasına olanak sağlayacak, hastanede kalış süresini kısaltarak hastanın
ve doktorun tedavi sürecinde yaşadığı tıbbi, sosyal ve ekonomik zorlukları en
aza indirebilecek, kullanım ve uygulama prensiplerini değiştirerek periyodik
enjeksiyon gereksinimini ortadan kaldıracak, hastanın üretkenliğini minimal
seviyede etkileyerek sosyal hayata en kısa sürede re-adaptasyonunu sağlayacak,
tedavi sürecini otomatize olarak yürütebilecek, tedavi takibine yeni
parametreler ekleyecek, süreçle ilgili bilgileri kayıt edebilecek, hastanın
doktorla temas kurması gerektiği durumları hastaya bildirip, klinik sürecin tüm
değerlerinin gerektiğinde kablosuz teknolojileri kullanmak suretiyle hekime
ulaşmasını sağlayacak ve bu teknolojiler yardımıyla hekimin tedavi üzerine
modifikasyonlar yapabilmesine olanak tanıyacak yapay zekaya sahip bir robotik
tedavi ve hasta takip sistemi oluşturmak için geliştirilmiştir.
Sistem, konvansiyonel
olarak parenteral girişimle her ekspansiyon uygulamasında salin enjeksiyonu
yerine deri altına uzanan bir valf sistemi ile pnömatik bir etkiyle doku
genişlemesini sağlamaktadır.
Doku genişletme
cerrahisi, tümör, doğumsal kusurlar, travma sonrası oluşan doku bozuklukları,
yanık sakarları ile kozmetik ihtiyaç veya talepler gibi endikasyonlar nedeniyle
doku kayıplarını gidermekte kullanılan rekonstrüktif cerrahi tekniğidir.
Teknik, vücudun tüm alanlarına uygulanabildiği gibi, en çok baş boyun
bölgesinde kullanılır. Balon plasti, doku genişletme cerrahileri arasında umut
vadeden ve çok başarılı sonuçlar alınabilen bir cerrahi teknik olsa da sonuçlar
her zaman beklenildiği gibi seyretmemekte ve çeşitli komplikasyonlar
gelişebilmektedir. Çoğu zaman hekim kaynaklı olduğu düşünülen ekspozisyon
(balonun uygulama alanının dışına çıkması), doku perfüzyon bozukluğuna sekonder
gelişen enfeksiyon, tedavi sürecinin çeşitli nedenlerle hastaya devredilmesi
sonucunda balonun patlaması ile gelişen rüptür, ya da doku harabiyeti
gerçekleşebilir. Klinik çevrelerce bu komplikasyonlarla sık karşılaşılmayacağı
gibi bir kanıya sahip olunsa da genel olarak yüz hastanın 22 ‘sinde bu
komplikasyonlara rastlanmaktadır.
Bu komplikasyonların
sebepleri sorgulandığında temelde yatan kusurun insan kaynaklı uygulama
hataları olduğu gibi görünse de bilimsel veriler bu etkenleri balon tarafından
dokuya uygulanan basıncın limit üstü olması, aşırı doku gerilmesi, doku
perfüzyon bozukluğu, enfeksiyonlar, genişleme alanının sapmasına sebep olan
balon ağırlığı olarak tanımlamaktadır sistemin su yerine hava ile rezervi
doldurması tüm bu komplikasyonların önüne geçmektedir.
Hastaların tedavi
süreci ile ilgili değerlendirmeleri, klinik sorunların dışında farklı
zorlukların da gündemde olduğunu göstermektedir. Bu zorlukların en başında
periyodik olarak yapılan enjeksiyonlar yer almaktadır. Prosedürün uygulanma
sürecinde, parenteral uygulamanın çeşitli nedenlerle hastaya devredilmesi ile
bu sorun daha da büyük bir hale gelmektedir. Tedavi sürecinin değerlendirilme
ve takibi genel olarak cerrah tarafından yapılmakta ve gözle muayene şeklinde
gerçekleştirilmektedir. Bu sebeple çoğu zaman perfüzyon bozuklukları ve erken
başlayan enfeksiyonlar gözden kaçırılabilmektedir. Hastanede kalış süresinin
uzaması veya sık yapılan hekim vizitleri enfeksiyon riskinin yanı sıra ekonomik ve sosyal
yaşamı da olumsuz etkilemektedir. Üretkenliği ciddi olarak etkileyen bu süreç,
ayrıca hastada psikolojik travmalara sebep olabilmektedir.
Projenin temel hedefi,
tüm bu sorunları minimalize edecek bir model geliştirmekti. Planlanan sistemin
anatomisine genel olarak bakıldığında; rutinde kullanılan silikon balon, ana
kontrol ünitesi ve bağlantı elemanlarıdır. Ayrıca derinin çekme testi esnasında
optik rezistif ve maruz kaldığı stres bilgisiyle elongasyon miktarı ölçen bir
sistem geliştirilmiştir. Bu sistemle ekspansiyon uygulanan bölüm ile
ekspansiyon uygulanmayan örnekler arasında kıyaslama yapılmıştır. Bu proje ile
doku geriliminin deri dokusu üzerinde şimdiye dek araştırılmamış olan rezistif
ve optik değişimleri literatüre kazandırılmış, bu ölçümleri yapabilen bir
sistem geliştirilmiştir.